43. "Allah Herşeyden Önce Hz. Muhammedin Ruhunu Yarattı"

İsa, aşağıda kendisini bekleyen sekiz havarisinin yanlarına vardı ve dört tanesi bu sekiz taneye bütün gördüklerini anlattılar; o gün hepsinin kalbinden îsa ile ilgili tüm kuşkular silindi, yalnız hiç bir şeye inanmayan Yehuda îskariyot hariç. îsa, dağın eteğinde bir yere oturdu ve ekmekleri olmadığından, hepsi dağ meyveleri yediler.
Sonra Andreas dedi: «Bize Mesih hakkında çok şeyler söylediniz, bu nedenle, lütfen bize her şeyi açıkça anlatın.» Ve aynı şekilde diğer havariler de kendisine rica ettiler.
Bunun üzerine İsa dedi: «Çalışan herkes, tatmin olacağı bir gaye için çakşır. Bu bakımdan size söylüyorum ki, Allah, kendinde hiç bir noksanlık olmadığı için tatmin olma ihtiyacı duymaz. Zaten O'nun kendinde kemal vardır. Ve işte, çalışmak dileğiyle O, her şeyden önce, yaratıklar Allah'ta rıza ve doygunluk bulsunlar diye, kendisi için tüm (kâinatı) yaratmaya karar verdiği Elçisi'nin ruhunu yarattı; ki, kulları olarak tayin ettiği tüm yaratıklarından elçisi haz ve sevinç duysun. Ve bu nedenle işte her şey bilip gördüğünüz gibi oldu. Ama O neden böyle olmasını diledi?
«Bakın, size diyorum ki; her peygamber geldiği zaman, yalnızca bir kavme Allah'ın rahmetinin işaretini götürmüştür. Ve sözleri de gönderildikleri insanların ötesine uzanmamıştır. Fakat, Allah'ın Elçisi geleceği zaman, Allah O'na kudret ve rahmetinin sonuymuş gibi verecek, o kadar ki, akidesini alacak olan tüm dünya kavimlerine rahmet ve selâmet götürecektir. Dinsizler üzerine güçle gidecek ve putatapıcılığı ezecek, o kadar ki, şeytan'ı kahredecektir; çünkü, Allah İbrahim'e böyle va'd etmiştir: «Dikkat et, senin soyunla yeryüzünün tüm kabilelerini kutsayacağım. Ve sen, Ey İbrahim, nasıl putları parça parça etmişsen, senin soyun da böyle yapacaktır.»
Sonra şöyle soruldu: «Ey muallim, bu va'd kime verilmiştir, söyle bize; çünkü, Yahudiler «îshak'a» diyorlar, îsmaililer ise, «İsmail'e.»
îsa cevap verdi: «Davud kimin oğluydu ve hangi soydandı?»
Cevap verildi: «îshak'ın; çünkü, îshak Yakub'un babasıydı, Yakub da soyu Davud'a varan Yahuda'nın babasıydı.»
Sonra îsa dedi: «Öyleyse, Allah'ın elçisi geleceği zaman, hangi soydan olacaktır?»
Havariler cevap yerdiler: «Davud'un (soyundan).» Bunun üzerine Isa dedi: «Siz kendinizi aldatıyorsunuz; çünkü Davud, şöyle söyleyerek, ona ruhundan rab (efendi) der: Allah rabbına, «Ben düşmanlarına senin ayak taburen yapıncaya kadar sağ yanımda otur» dedi. Allah düşmanlarının ortasında rablık kazanacak olan asanı gönderecektir. «Eğer, sizin Mesih dediğiniz Allah 'in Elçisi Davud'un oğlu ise, Davud O'na nasıl «rab» der? Bana inanın, size söylüyorum ki, va'd İsmail'e yapılmıştır, İshak'a değil.»

44. "Allahın Elçisi Muhammed Yaratılan Hemen Her Şeye Mutluluk Getirecek Bir Nurdur"

Bunun üzerine havariler dediler: «Ey muallim, Musa'nın kitabında böyle, yani va'dın îshak'a yapılmış olduğu yazılıdır.»
îsa, ah ederek cevap verdi: «Öyledir, ama onu Musa yazmadı, Yuşa da yazmadı onu Allah'tan korkmayan hahamlarınız yazdı. Bakın, size söylüyorum ki; melek Cebrail'in sözlerine baktığınızda yazıcılarınızın ve fakihlerinizin mel'anetini anlayacaksınız. Çünkü, Cebrail demiştir ki: «İbrahim, tüm dünya Allah'ın seni ne kadar sevdiğini biliyor; fakat, senin Allah'a oîan sevgini dünya nasıl bilecek? Mutlaka Allah sevgisi için bir şey yapman gerekiyor.» ibrahim cevap verdi: «Bak, Allah'ın kulu Allah'ın dileyeceği her şeyi yapmaya hazırdır.»
«Sonra Allah İbrahim'e şöyle seslendi: «Oğlunu, ilk doğan (çocuğun) İsmail'i al ve dağa çıkıp onu kurban et.» Eğer, İshak doğduğu zaman İsmail yedi yaşında idiyse, o zaman İshak nasıl ilk doğan (çocuk) olmuş olur?»Ardından havariler dediler: «Bizim fakihlerimizin aldattığı ortada; bu bakımdan bize gerçeği anlat, çünkü, biz senin Allah tarafından gönderildiğini biliyoruz.»
îsa cevap verdi: «Bakın, size söylüyorum ki, şeytan Allah'ın kanunlarını hükümsüz kılmak için çalışır durur; ve bu nedenle, yoldaşları olan sahte imanlı münafıklar ve yaşantıları şehvet peşinde geçen günahkârlarla birlikte, bugün hemen hemen her şeyi kirletmiş bulunmaktadır ki, pek az gerçeğe rastlanılmaktadır. Yazıklar olsun münafıklara, çünkü bu dünyanın övgüleri, cehennemde onlar için azaba ve hakarete dönüşecektir.                                 
«Bu nedenle size diyorum ki, Allah'ın elçisi, Allah'ın yarattığı hemen her şeye mutluluk getirecek olan bir nurdur; çünkü o, anlayış ve müşavere ruhuyla, hikmet ve kudret ruhuyla, korku ve sevgi ruhuyla, akıl ve itidal ruhuyla donatılmıştır; rahmet ve merhamet ruhuyla, adalet ve takva ruhuyla, yumuşaklık ve sabır ruhuyla donatılmıştır ki, bunlan o Allah'­tan, bütün diğer yaratıklarına verdiğinden üç kat daha fazla almıştır. Ey, O'nun dünyaya geleceği kutlu zaman! İnanın bana, O'nun ruhunu görenlere Allah peygamberlik verdiğinden, her peygamber gibi ben de O'nu gördüm ve O'na saygı gösterdim. O'nu görünce, ruhum teselli ile doldu (ve) dedim: «Ey Muhammed, Allah seninle olsun ve beni ayakkabının bağlarını çözecek değerde kılsın. Buna ermekle ben de büyük bir peygamber ve Allah'ın kutsal bir (kul)'u olacağım.» Ve îsa böyle deyip, Allah'a şükretti.

45.

Sonra, melek Cebrail; Isa'ya geldi ve O'na, bizim sesini duyabileceğimiz bir şekilde seslendi: «Kalk ve Kudüs'e git!»
İsa, bu emre uyarak çıktı ve Kudüs'e gitti. Yedinci gün mabede girerek, halka öğretmeye başladı. Bunun üzerine insanlar akın akın mabede geldiler. İçlerinde bulunan başkâhin ve kâhinler Isa'ya yaklaşarak, dediler : «Ey muallim, hakkımızda kötü şeyler diyormuşsun; bu bakımdan dikkat et de, başına bir kötülük gelmesin.»
İsa cevap verdi: «Dikkat edin, size diyorum, ben münafıklar hakkında kötü konuşuyorum; eh, siz de münafıksanız, sizin aleyhinizde de konuşurum.»
Cevap verdiler: «Kim bir münafıktır? Bize açıkça anlat.»
İsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, insanlar kendini görsün diye iyi bir şey yapan kişi münafıktır. Öyle ki» yaptığı iş insanların göremediği kalbe işlemez, orada ancak her türlü kötü düşünce ve her türlü kirli şehvet kalır. (Şimdi) bildiniz mi münafığın kim olduğunu? Diliyle Allah'a kulluk ederken, kalbiyle insanlara kulluk eden kişi münafıktır. Ey zavallı adam! Ölünce, bütün kazandıklarını yitirecek. Bu konuda Davud peygamber der: «Reislere güven bağlamayın. Kendileri için kurtuluş olmayan insan oğullarına da (güven bağlamayın). Çünkü ölürken düşündükleri yok olur. Heyhat, ölmeden önce kendilerini mükâfattan yoksun bulurlar, çünkü Allah'ın peygamberi Eyyub'-un dediği gibi: «İnsan gelici geçicidir, hiç bir zaman bir kalışta kalmaz.» Öyle ki, bugün seni övse, yarın kötüler, bugün seni ödüllendirmek istese, yarın malını elinden almak ister. Yazıklar olsun öyleyse münafıklara, çünkü onların kazandığı boşunadır. Huzurunda durduğum Allah vardır ve hayattadır ki, münafık soyguncudur ve saygısızdır, (sahtekârdır), o kadar ki, iyi görünmek için kanundan yararlanır ve hamd, sena ve şan ebediyyen yalnızca kendine ait olan Allah'ın şanını çalar.
«Size daha da söylüyorum ki, münafığın inancı yoktur, öyle ki, eğer Allah'ın her şeyi gördüğüne ve kötülüğü korkunç bir hükümle cezalandıracağına inanmış olsa, inanmadığı için kötülüklerle doldurduğu kalbini arıtır. Bakın, size diyorum ki, münafık, dıştan beyaz (görünen), fakat içi çürük, küf ve solucanlarla dolu bir mezardır. Size gelince ey kâhinler, Allah sizi yarattığı ve sizden istediği için Allah'a kulluğunu yerine getiriyorsanız, size lâfım yok, çünkü siz Allah'ın kullarısınız; fakat, her şeyi kazanç için yapıyor ve Allah'ın mabedinin soyguncular mağarasına çevirdiğiniz bir ticaret değil, ibadet evi olduğuna bakmadan pazarda olduğu gibi mabette de alış verişte bulunuyorsanız, her şeyi insanları memnun etmek için yapıyor ve Allah'ı aklınızdan çıkarıyorsanız, o zaman size haykırarak diyorum ki, siz Allah aşkı için babasının evini terkeden ve kendi oğlunu kesmek isteyen ibrahim'in değil, şeytan'ın çocuklarısınız. Eğer böyleyseniz, yazıklar olsun size ey kâhinler ve fakihler, çünkü Allah kâhinliği sizden alacaktır!»

46.

Isa konuşmasını şöyle sürdürdü: «Önünüze bir mesel koyuyorum. Bir aile reisi bir bağ dikmiş ve hayvanlar tarafından çiğnenip ezilmesin diye etrafını çevirmişti. Ve, orta yere de şarap çıkarmak için mengene koymuştu ve buradan çiftçilere şarap verecekti. Gel zaman, şarabın biriktirilme vakti gelince hizmetçilerini yolladı. Bunları gören çiftçiler bazılarını taşladı, bazılarını yaktı ve diğerlerini de bıçakla delik deşik ettiler. Ve bunu defalarca yaptılar. Söyleyin bana, bağın sahibi çiftçilere ne yapsın şimdi?»
Herkes cevap verdi: «En kötü biçimde hepsini yok eder ve bağını başka çiftçilere verir.»
Bunun üzerine îsa dedi: «Bağın İsrail ailesi ve çiftçilerin ise Yahudiye ve Kudüs halkı olduğunu bilmez misiniz? Yazıklar olsun size, Allah sîze gazap etmektedir, Allah'ın bu kadar peygamberinin karnını yardınız; öyle ki, Ahab zamanında Allah'ın kutsal (kul)larını gömecek tek bir kişi bulun(a)mıyordu.!»
Ve, Isa böyle deyince, kâhinler onu yakalamak istedilerse de, kendisini yücelten halktan korktular.
Sonra Isa, doğuştan başı öne doğru eğik bir kadın görüp, dedi: «Allah'ın adıyla başını kaldır ey kadın, ki şunlar, benim doğruyu söylediğimi ve benim O'nun dilediği şeyleri bildirdiğimi anlayabilsinler.»
Sonra kadın Allah'ı ta'zim ederek, başını tümüyle kaldırdı.
Başkâhin bağırdı: -Bu adam Allah'ın göndermesi değildir, bakın, Sebt'i tanımıyor, çünkü sakat bir kişiyi iyileştiriyor bugün.»
îsa cevap verdi: «Şimdi söyleyin bana, yedinci (Sebt) günde konuşmak ve başkalarının kurtulması için dua etmek meşru değil midir? Sebt günü eşeği ve öküzü bir hendeğe kaçtığında, onu Sebt günü- (kaçtığı yerden) çekip çıkarmayacak kim vardır içinizde? Emînim ki, hiç kimse. Ve ben, bir İsrail kızına sıhhat kazandırmakla yedinci günü bozmuş mu oluyorum? Evet işte, burada münafıklığınız kesinkes ortaya çıkıveriyor! Ah, kendi üzerinde başını kesmek için bir pala durup dururken, başkasının gözüne bir saman çöpü gelip de çarpacak diye korkan nice kişi vardır bugün. Ah, bir karıncadan korkarken bir fili önemsemeyen nice nice insan vardır!»
Ve İsa bunları söyleyip mabetten çıktı. Fakat, ele geçirip, babalarının Allah'ın kutsal (kul) larına yaptığı gibi, ona istediklerini yapamayan kâhinler kendi aralarında öfkeden kuduruyorlardı.

47.

îsa, peygamberlik görevinin ikinci yılında Kudüs'­ten çıkıp Nain'e gitti. Şehrin kapısına yaklaştığı sırada, ahali, herkesin ölümüne ağladığı dul bir annenin tek oğlunu mezara götürüyordu. Bu sırada îsa şehre gelmiş bulunuyordu. Ve halk, Galileli bir peygamber olan İsa'nın geldiğini anlayıp, ölüyü bir peygamber olduğundan kaldırabilir diyerek, kendisine yalvarmaya koyuldular. Isa çok korktu ve Allah'a yönelerek dedi: «Beni bu dünyadan al ey Rabb (im), çünkü dünya delirmiş, nerdeyse bana tanrı diyecekler!» Ve İsa böyle deyip ağladı.
Sonra melek Cebrail gelip dedi: «Ey İsa, korkma, çünkü Allah sana her sakat (ve noksanlık) üzerine güç vermiştir, o kadar ki, senin Allah adıyla bahşedeceğin her şey tümüyle yerine gelecektir.» Bunun üzerine îsa iç çekip, dedi: «Sen ne dilersen olur, Rabb Allah kadir ve rahimdir.» Böyle deyip ölünün annesine yaklaştı ve ona acıyarak dedi: «Kadın, ağlama.» Ve ölünün elini tutarak, dedi: «Sana diyorum genç, Allah'ın adıyla iyileşip kalk!»
Sonra, çocuk yeniden canlandı ve bunun üzerine herkes korkuya kapılıp, dediler: «Allah içimizden büyük bir peygamber seçip çıkardı ve halkını ziyaret etti.»

48.

Bu sırada Roma ordusu Yahudiye'de olup, memleketimiz atalarımızın günahları yüzünden onlara bağlıydı. Şimdi, Romalıların adetiydi ki, halka yararlı yeni bir şey yapan tanrıya seslenip ibadet ederlerdi. Ve, Nain'de bulunan bu askerlerin (bazıları) da bir ötekini, bir berikini paylıyor ve, «Tanrılarınızdan biri sizi ziyaret etti ve siz buna hiç önem vermediniz. Eğer, bizim tanrılarımızdan biri bizi ziyaret edecek olsa, biz ona elimizde olan her şeyimizi veririz. Bizim tanrılarımızdan ne kadar korktuğumuzu görüyorsunuz. Onların heykellerine (suretlerine) sahip olduğumuz şeylerin en iyisini veriyoruz.» diyorlardı. Nain halkı arasında en ufak bir fesat çıkaramayan şeytan, bu tür konuşmaları teşvik ediyordu. Ama îsa Nain'de hiç oyalanmayıp, Kefernahum'a döndü. Nain'de anlaşmazlıklar öyle bir kerteye gelmişti ki bazıları, «Bizi ziyaret eden Allah'ımız» derken, bazıları «Allah görünmez, öyle ki, O'nu kimse görmemiştir, kulu Musa bile; o halde o Allah değil, ama O'nun oğludur» diyordu. Bir diğerleri de, «O Allah değil, Allah'ın oğlu da değildir, çünkü Allah'ın baba olacak bedeni de yoktur ayrıca; O, sadece Allah'ın bir peygamberidir.» diyordu.
Ve, böyle kışkırtmalarda bulunuyordu İsa'nın peygamberliğinin üçüncü yılında şeytan; öyle ki, bu (kışkırtmalar) dan halkımızın başına büyük bir yıkım (gelecekti) .
İsa Kefernahum'a gitti; burada ahali, (kendisinin geldiğini) öğrenince tüm hastalarını toplayıp, İsa'nın havarileriyle birlikte kaldığı (evin) sundurmasının önüne koydu. Ve İsa'yı dışarı çağırıp, hastalara sıhhat için ricada bulundular. Sonra, îsa ellerini her birinin üzerine koyup, dedi: «Kutsal adınla İsrail'in Rabbı, bu hastaya sıhhat ver.» Böyle böyle hepsi iyileşti.
Sebt gün İsa havraya girdi ve tüm halk konuştuğunu duymak üzere buraya koşuştu.

49.

Yazıcı o gün Davud'un mezmurunu okudu, (şöyle) diyordu Davud orada: «Bir zaman bulduğumda dosdoğru hükmedeceğim.» Ardından, peygamberleri okuduktan sonra İsa kalktı ve elleriyle sus işareti yapıp, ağzını açarak şöyle konuştu: «Kardeşler, babamız Davud'un, bir zaman bulduğunda dosdoğru hükmedeceğini söyleyen sözlerini duydunuz. Size gerçekten diyorum ki, pek çok hakim hükmünde, kendileri için uygun düşmeyen hüküm vermek ve kendileri için uygun düşene de zamanından önce hükmetmekten başka bir nedenle (yanılgıya) düşmez. Bu bakımdan, babalarımızın Allah'ı peygamberi Davud aracılığıyla bize şöyle7 bağırır: «Adaletle hükmedin ey insanoğullan.» Bundan dolayı, cadde köşelerinde oturup da, gelen geçen için, «Şu güzeldir, şu çirkindir, şu iyidir, bu kötüdür» demekten başka bir şey yapmayanlar zavallılardır. Yazıklar olsun onlara, çünkü onlar, «Ben şahidim ve hakimim ve şanımı kimseye vermem» diyen Allah'ın elinden hükmünün asasını kapıp alırlar. Bakın, size söylüyorum ki, bunlar görmedikleri ve gerçekten duymadıkları (şeylere) şahitlik ederler ve kendilerine yetki verilmeden hükümde bulunurlar. Bu nedenle, yerde olanlar Allah'ın gözüne iğrençtirler ve (Allah) son günde kendileri için korkunç hükmünü verecektir. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun hayır ve şerden söz edip, hayrın yazarı olan Allah'a suç isnad ederek, şerre hayr diyenlere ve tüm şerlerin kaynağı olan şeytan'ı haklı çıkaranlara! Ne ceza göreceğinizi düşünün ve kötüyü para için haklı çıkaran ve yetimlerle dulların davasına bakmayanlar üzerine gelecek olan Allah'ın hükmüne düşmek ne korkunçtur, (düşünün)! Size diyorum, size, öyle korkunç olacaktır ki bu,-tüm şeytanlar bu hüküm karşısında titreyecektir. Ey sen, hüküm makamında oturan insan, hiç bir şeye bakma, ne yakına, ne dosta, ne şerefe, ne kazanca sadece, Allah korkusuyla, en büyük dikkatle araştıracağın gerçeğe bak, çünkü, Allah'ın hükmünde seni kurtaracak olan budur. Ben seni uyarıyorum ki, merhametsiz hükmedene, (yine) merhametsizce hükmedilecektir.»

50.

«Söyle bana ey başkasını yargılayan adam, bütün insanların menşeinin aynı çamurdan olduğunu bilmez misin? Yalnızca Allah'tan başka hiç bir şeyin iyi olmadığını bilmez misin? Bu bakımdan, her insan, bir yalancı ve bir günahkârdır. înan bana ey adam, eğer sen bir hatadan dolayı başkalarını yargılıyorsan, kendi kalbinin de aynı nedenle yargılanması gerekir. Ah, ne tehlikeli bir şeydir yargılamak, ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış yargılarından dolayı! şeytan, insanın kendinden daha değersiz olduğuna hükmetti de, yaratanı Allah'a karşı isyan etti ve kendisiyle konuşurken öğrendiğim gibi, bu davranışından dolayı da tevbekâr olmadı, ilk annebabamız şeytan'ın sözüne iyi hükmü verdiler ve bu nedenle Cennet'ten atılarak, tüm nesillerini de mahkûm ettiler. Bakın, size söylüyorum, huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, yanlış hüküm tüm günahların babasıdır. Öyle ki, kimse iradesi dışında günah işlemez ve kimse de bilmediği şeyi dilemez. Bu nedenle, günaha değerli ve sevaba değersiz hüjanü veren ve böylece sevabı reddedip günahı seçen hüküm sahibi günahkârlara yazıklar olsun! Emin olun ki, Allah'ın dünyayı yargılama zamanı geldiğinde katlanılmaz bir cezayı çekecektir o. Ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış hüküm nedeniyle va kaç kişi daha helak olacaktır (aynı sebepten)! Firavun, Musa ve İsrail kavmine dinsizler hükmünü verdi; Saul Davud'un ölüme lâyık olduğuna hükmetti; Ahab îlya'-yı yargıladı, Buhtunnasır ise yalancı tanrılarına tapınmayan üç çocuğu (yargıladı). îki büyükler Susanna'-yı yargıladılar ve bütün putatapıcı reisler peygamberleri yargıladılar. Ah, Allah'ın azametli hükmü! Yargılayan helak olur, yargılanan kurtulur. Ve, ey insan, aceleyle değilse, neden suçsuz aleyhinde hükmederler? iyilerin yanlış hüküm vermeleri nedeniyle nasıl helake yaklaştıklarını, kendini Mısırlılara satan Yusuf'un kardeşleri ve kardeşlerini yargılayan Harun ve Musa'nın kız kardeşi Miriyam gösteriyor. Eyüb'ün üç arkadaşı, suçsuz arkadaşları Eyub'u yargıladılar. Davud Mefibeset ve Uriyah'ı yargıladı. Sirus Danyal'ın arslanlara et olmasını hükmetti ve daha pek çokları aynı sebepten helak olmaya yaklaştılar. Bu nedenle size diyorum, yargılamayın ki, yargılanmayasınız.» Ve sonra, îsa bu konuşmasını bitirince, pek çokları hemen tevbeye gelip, günahlarına ağladılar; ve onunla gelmek için her şeylerinden seve seve vaz geçeceklerdi. Fakat îsa dedi: «Evlerinizde kalın ve günahı bırakıp, korkarak Allah'a kulluk edin; böylece kurtulursunuz; çünkü ben kendime hizmet edilsin diye değil, aksine, hizmet etmek için geldim.»
Ve İsa bunu deyip, havradan ve şehirden çıkarak, ibadet .etmek için çöle çekildi, çünkü o yalnızlığı (ve tenhayı) çok seviyordu.

51.

Rabb'e ibadet ettiğinde havarileri gelip dediler: «Ey muallim, bilmek (istediğimiz) iki şey var: Biri, tevbekâr değildir dediğiniz şeytan'la nasıl konuştuğunuz; diğeri de, Hüküm Günü*nde Allah hükmetmek için nasıl gelecektir?»
İsa cevap verdi: «Bakın, söylüyorum size, düştüğünü bildiğimden şeytan'a karşı merhametim vardı ve günaha ittiği insan cinsine karşı da merhametim vardı. Bu nedenle, Allah'ımız için namaz kılıp oruç tuttum ve O bana meleği Cebrail aracılığıyla dedi, «Ne ararsın ey Isa, istediğin nedir?» Cevap verdim: «Rabb (ım)/şeytan'ın ne serlere neden olduğunu ve onun iğvalanyla pek çoklarının helâka sürüklendiğini bilirsin; o, Sen'in yarattığın bir yaratığındır Rabb (im), bu nedenle Rabb(ım) O'na merhamet et.»
Allah cevap verdi: «îsa, bak O'nu bağışlayacağım. Yalnızca O'na, «Rabb (im) Allah, ben günah işledim, bana merhamet et» dedirt, o zaman O'nu bağışlayacak ve ilk durumuna iade edeceğim.»
«Bu barışı çoktan gerçekleştirdiğime inanarak, çok sevindim» dedi îsa.
«Bu nedenle şeytan'ı çağırdım ve gelip dedi: Senin için ne yapmam gerek ey îsa?»
Cevap verdim: «Kendin için yapacaksın, ey şeytan, çünkü senin hizmetlerini sevmiyorum, ama seni iyiliğin için çağırdım.»
şeytan cevapladı: «Sen benim hizmetlerimi arzulamıyorsan, ben de seninkileri arzulamıyorum; çünkü ben senden daha soyluyum,» bu bakımdan, sen bana hizmet edecek değerde değilsin sen çamursun, halbuki ben ruhum.»
«Bunu bırakalım» dedim, «ve söyle bana, ilk güzelliğine ve ilk durumuna dönmen iyi olmaz mı? Melek Mikâil'in Hüküm Günü'nde sana Allah'ın kılıcıyla yüz bin defa vurması gerektiğini, (vuracağını) ve her vuruşun sana on cehennem azabı vereceğini bilmelisin.»
şeytan cevapladı: «O gün kimin daha çok şey yapabileceğini göreceğiz; ben kesinlikle yanıma pek çok melek ye Allah'ı ta'ciz edecek en güçlü putatapıcıları alacağım ve O, pis bir çamur (parçası) uğruna beni sürgün etmekle ne büyük bir hata işlemiş olduğunu bilecektir.»
Sonra dedim: «Ey şeytan, sen zihnen sakatsın ve ne dediğini bilmiyorsun.»
Sonra, şeytan alay eder biçimde başını sallayarak dedi: «Gel şimdi, benimle Allah arasında bu barışı yapalım; sen madem zihnen sağlamsın, ne yapılması gerekiyor söyle ey İsa.»
Cevap verdim: «Yalnızca iki sözün söylenmesi gerekli.»
şeytan cevapladı: «Hangi sözlerin?»
Cevap verdim: «Şunlar: Günah işledim; bana merhamet et.»
Sonra şeytan dedi: «Eğer Allah bu sözleri bana söyleyecek olursa, ben şimdi bu banşı seve seve yapacağım.»
«Şimdi defol buradan» dedim, «Ey mel'un, sen bütün zulüm ve günahların habis yazarısın, fakat Allah, adil ve günahsızdır.»
şeytan çığlık atarak ayrıldı ve dedi: «Öyle değil ey İsa, ama sen Allah'ı memnun etmek için yalan söylüyorsun.»
«Şimdi zihninizde tartın (bakalım)» dedi İsa havarilerine, «o nasıl merhamet görecek?»
Cevap verdiler: «Asla, Rab, çünkü o tevbekâr değildir. Şimdi de bize Allah'ın hükmünden söz edin.»